Bir çocuk yazı yazmak için ellerini, dinlemek için kulaklarını, okumak için gözlerini ya da tüm vücudunu spor yapmak için kullanıyor olsa da, ne zaman aktif olduğunu ve tüm duyularını sonuna kadar kullanabilmeyi öğrenebilir. Bir çocuğun beyninin, vücudunu motor görevleri yapmak ve sıralamak konusunda yönlendirmesine motor planlama denir. Motor planlama becerisi tüm duyu sistemlerinin yeterli fonksiyonda olmasına bağlıdır. Öğrenme aşamasındaki bir çocuk, öğrenme potansiyelini tamamen açığa kavuşturmak için pek çok farklı duyu sisteminden duyusal girdi sağlamalıdır. Çocuklar, yeterince duyusal uyarı alamadıklarında ya da çok fazla aldıklarında, görsel ve işitsel sistemler yoluyla öğrenmekte güçlük çekerler. İşitsel (duyma) ve görsel (görme) sistemler, çocukların okulda en çok kullandığı duyusal sistemlerdir. Öğrenme için güçlü bir temel oluşturmak adına, çocukların duyusal sistemlerinin, kognitif gelişim ve duyusal entegrasyonu için düzgün geliştiğinden emin olmalıyız. Bir çocuğun aldığı duyusal girdiler, görsel algılama, taktil (dokunma), denge, koordinasyon ve çevresindeki diğer uyaranlar çocuğun temel seviyesinden başlayarak çocuğu daha üst düzey beceri kazanmalarına doğru biçimlendirir. Çocuğun sınıf içerisinde öğrenimini desteklemek amacıyla birbirini takip eder şekilde ilerleyen önemli bir gelişimsel sistem söz konusudur.
Güçlü bir eğitim temeli oluşturmak için kullanılan beş duyu sistemini etkileyen öğrenme hiyerarşisi aşağıdaki gibidir:
Daha ileri nörolojik yapıdan önce gelişen üç sistem vardır. Denge (vestibüler), dokunma (taktil) ve hareket (proprioseptif) sistemler, duyusal bilgileri edinen, bunları düzenleyen ve uygun motor ve davranış tepkilerine dönüştüren ilk sistemlerdir. Bir çocuğun denge, hareket ve taktil duyusal sistemlerine yeterince duyu uyarısı girmediği zaman, çocuk zor bir öğrenme tecrübesi yaşar ve motor planlama becerilerinde problemler ortaya çıkabilir. Bu sistemlerden biri gelişmediğinde çocuktaki problemi anlamak için, her birine ayrı ayrı bakmalı ve çocuğun öğrenme yeteneği ile nasıl ilişkili olduklarını incelemeliyiz.
Vestibüler sistem çocuğunuzun dengede durmasından ve dengesini devam ettirebilmesinden sorumludur. Ayrıca vücudun, başın ve gövdenin çevresindeki boşluktaki işlevini kontrol eder. Çocukların zayıf postüre sahip olması, tahtadan notları kopyalamakta sorun yaşaması, düşük kas tonusuna ve dengeye sahip olmasının nedenlerinden biri az gelişmiş vestibüler sisteme sahip olmalarından olabilir.
Düzgin gelişim sağlayamamış bir vestibüler sisteme sahip çocukların öğrenmede güçlük çekmelerinin altında yatan nedenleri anlamayı kolaylaştıracak bilgilerden bazıları aşağıdaki gibidir;
Bir çocuğun gelişmiş bir vestibüler sistemi varsa, duyulardan gelen tüm bilgiler doğru kategorize edilir ve uygun tepki oluşur. Bir çocuğun gözleri ona odada nerede olduğunu söyler, kulakları arka plandaki sesleri duyar ve gerektiğinde filtreler ve son olarak vestibüler sistem vücudun dengede durup durmadığını tespit eder. Daha sonra ileri seviye öğrenmeye daha fazla enerji harcayabilirler çünkü çocuğun vücudundaki diğer tüm işlevler otomatikleşmiştir ve çocuğun bu fonksiyonları sürdürmek için düşünmesi gerekmez (örneğin; sandalyede sabit olarak oturma fonksiyonu).
Çocuk serbest oyun ile çevresini yeterince keşfedemezse veya beyinde sinirsel bağlantıları kurmak için doğru türde hareketler sergileyemezse, vücutlarını yerçekimine ve çevresindeki boşluğa göre nasıl hareket ettirmesi gerektiğini deneyimleyip öğrenemez. Örneğin; çocuğunuz paten sürdürten sonra patenlerini çıkardığında beyni paten sürerken ayakta durmak ve denge kurmak için gereken kas fonksiyonlarını öğrenir. Bir dahaki sefere patenlerini giydiği zaman, patenlerini nasıl bağlayacağını, durduğu zaman dengeyi nasıl sağlayacağını ve öne doğru nasıl ilerleyeceğini düşünmek zorunda kalmaz. Duyu entegrasyonu (duyu bütünlüğü) hareket üzerine hareket, egzersiz üzerine egzersiz ile gelişir.
Çocuklar pasif olma eğiliminde olduğu zaman vestibüler sistem düzgün bir şekilde gelişme şansına sahip olmaz. Daha fazla televizyon izleme ve video oyunu oynama, bu pasiflik sorununa katkıda bulunur ve çocukların vestibüler sistemlerini duyusal entegrasyon yoluyla geliştirmeleri için daha az fırsat sağlar.
Küçük çocuklar kendi çevrelerini keşfederken ve hareket ederken dokunma yoluyla öğrenirler. Çocukların elleri ve kolları taktil uyarılar sağlamak üzere hareket ettiğinde, sağ ve sol hemisferler arasındaki iletişimi kolaylaştıran beyindeki bir bölüm olan korpus kallozum aktive olur. Yapılan son çalışmalarda, elleriyle organize hareketlerde bulunan, çoğunlukla yüzüstü pozisyonda zaman geçiren ve çevresi hakkına bilgi toplamak için dokunmayı kullanan bebeklerin akademik başarılarında büyük gelişmeler saptanmıştır. Çalışmaların sonuçları bebeklerin sosyoekonomik durumları, aile eğitimi ve diğer faktörler açısından da karşılaştırıldığında sonuçlar aynı kalmıştır. Beynimizin daha yüksek işlevlerini de geliştiren yeni taktil bilgiler deneyimlemek için ellerin kullanımının önemini vurgulayan güçlü kanıtlar mevcuttur.
Proprioseptif sistem, çocuğa vücut pozisyonu hakkında farkındalık kazandıran kas ve eklem yapılarından ve bu yapıların beyindeki ilgili alanlarından oluşmaktadır. Proprioseptif sistem, bir çocuğun dengesini kaybetmeden ve düşmeden karanlık bir ortamda (görsel yardım olmaksızın) hareket etmesini sağlayan sistemdir. Proprioseptif farkındalık bilinçaltından yürütülür, bu durum bacağımızın pozisyonunu ve bulunduğumuz alanda vücudumuzun konumlanmasını aktif olarak algılamamamız, yalnızca bu algıya istediğimizde ulaşmamız ile açıklanabilir. Proprioseptif sistem öncelikle serebellumda bulunur ve daha önce tartıştığımız vestibüler sistemle sıkı bir ilişki içinde çalışır. Bu iki sistem vücut hareketi ve kontrolü için birlikte çalışır. Bazı çalışmalarda bebeklerde proprioseptif sistemin aktif olduğu ileri sürülmektedir. Bu çalışmalarda, yeni doğmuş bir bebeğin bile kendi vücudunda ve kendi vücudunun dışında gerçekleşen olayları ayırt edebildiği öne sürülmektedir. Daha büyük bir çocuk, vagon itme ve çekme veya ipe tırmanma gibi itme ve çekme aktivitelerini yaparken, proprioseptif sistem organizasyonu tam olarak aktive edilir. Bu aktivasyon, merkezi sinir sistemi ve beyin için yatıştırıcı ve sakinleştirici özelliktedir.
Bir çocuğun zayıf propriosepsiyona sahip olması genellikle beceriksiz veya koordinasyonu bozuk olarak görünmesine neden olur. Bunun nedeni, kendi vücutlarının diğer objelere göre nerede konumlandığını bilememesidir. Tahtadan yazı okumakta zorlanmaları, kalemi çok zayıf ya da aşırı kuvvetli tutmaları, sınıfta yerinde duramamaları, sıralarında hareket etmeleri ve/veya öğretmenin anlattığı derse katılım gösterememeleri de bu duruma bağlıdır.
Bu aşamada daha ileri öğrenme ve motor planlama için gerekli olan ilk üç yapı taşı hakkında biraz bilgiye sahibiz. Denge (vestibüler), taktil duyusal sistem ve hareket (propriosepsiyon) bir çocuğun vücudunun gelecekteki öğrenme durumlarında nasıl tepki vereceği konusunda çok önemi ipuçları sağlar.
Carol Stock Kranowitz tarafından yazılan Out-of Sync Child'da bir çocuğun görsel sistemle olan öğrenme bağlantısını şöyle anlatıyor:
“Gördüğünü algılamak görme becerisi gibi doğuştan sahip olduğumuz bir beceri değildir. Duyusal tecrübeler yoluyla zaman içerisinde gördüğümüzü algılamaya başlarız. Peki nasıl? Hareketle! Öğrenmenin temelini oluşturan hareket, gözlerin gördüklerinden anlam çıkarmayı öğrenebilmeyi sağlar. Aksine, hareketsiz bir şekilde okumak ve/veya bilgisayar ekranına bakmak bunu sağlamaz.”
Bir çocuk planlanmış hareketler, egzersizler ve oyunlarla uğraştığında, gözleri doğal olarak daha iyi koordine olmaya başlar. Bu durum, vücudun her hareketiyle beraber beyne giden çoklu duyusal girdinin beyni göz hareketleri ile vücudun çevresindeki unsurları görmeye zorlamasından kaynaklanmaktadır. Bir çocuk vestibüler, proprioseptif ve taktil sistemleri tutarlı olarak kullandığında, bir cisim gördüklerinde görselleştirme deneyimlerine başlayabilir. Örneğin, bir çocuk bir futbol topu ile oynarsa, bir dahaki sefer topun nasıl hissettirdiğini, yuvarlak olduğunu ve tekmelemek için mükemmel boyutta olduğunu bilir. Aslında bunların hepsi ikinci kez futbol topuna dokunmasına gerek kalmadan gerçekleşmiştir.
Görme sistemimiz çocuklarımızın sınıfta sıklıkla kullandıkları bir sistem olduğundan, çocuğun öğrenmesinin her alanına etki etmektedir. Sayfadaki harfleri ve kelimeleri nasıl algıladıkları, bilgiyi nasıl edindikleri, tahtanın masaya göre hangi pozisyonda durduğu, düz bir çizgi üzerinde nasıl yazılacağı, matematik işlemleri ve kağıda yazmak üzere bilgilerine tekrar nasıl erişeceği bilgi ve becerileri görme sistemi tarafından desteklenmektedir.
Son olarak, işitsel sisteme geliyoruz. Görsel ve işitsel sistemler, ışık ve sesten gelen çeşitli tüm uyarıları işlemlemek için birlikte çalışmalıdır. İşitsel sistem vestibüler fonksiyonlarla ilişki içerisindedir. Vestibüler ve işitsel sinirler, kulak kanalında birleşerek en önemli beyin yapılarından olan sekizinci kraniyal siniri oluştururlar. Sesleri işitme, gürültünün yönünü bilme ve gereksiz sesleri filtreleme becerileri iyi çalışan bir işitme sisteminin temel bileşenleridir. İşitsel işlemlemeyi aksatan herhangi bir şey, vestibüler sistemi ve motor planlamayı etkileyecektir.
Çocuğunuz zayıf bir işitsel sisteme sahipse, onlara bir şey söylendiğinde, sık sık "ha?" ya da "ne?" demeleri bundan kaynaklanıyor olabilir. Birçok öğrencinin dersin sonrasında öğretmenlerinin yanına gidip ne yapılacağını sorduğunu sık sık görürüz. Bazı öğretmenler bu öğrencilerin anlatılanları duyamadığını düşündükleri için sınıfta ön sıralara oturtabilir. Aslında bu çocuklar sesleri işitebilmektedir fakat duydukları sesleri doğru bir şekilde işlemleyip yorumlayamamaktadırlar. Çocuğunuz, işitsel talimatları alamazsa, ödevlerini tamamlamak ya da derslerini yapmak için gereken bilgileri algılayamazlar.
Bilgi almak için iletişim formunu eksiksiz doldurun sizi arayalım
BİZE ULAŞIN